Bilimler kendi içerisinde sosyal bilimler ve fen bilimleri olarak ikiye ayrılmaktadır. Hem fen bilimleri hem de sosyal bilimler insan ile ilgilenmektedir. Fen bilimleri insanı yapısal olarak incelerken, sosyal bilimler ise insanların toplumla ilişkisini, bilişini incelemektedir. Sosyal bilimler adını duyduğumuzda birçoğumuzun aklına insan ve toplum gelmektedir. Ancak sosyal bilimler sadece insanın insanla ya da toplumla olan ilişkisinin yanında insanın kendisiyle olan ilişkisi ile de ilgilenmektedir. Burada bilimlerin arasında köşeye sinmiş ancak daha çok önem arz eden Psikoloji Bilimi ortaya çıkmaktadır. Psikoloji genel olarak ruh bilimi olarak bilinir. Ancak sadece bilinmek ile kalmıştır. Ruh insan için öyle ince bir ayrıntıdır ki şimdi sizlere bu ince ayrıntı hakkında bilgi vereceğiz.

            Psikoloji en genel tanımıyla, gözlemlenebilir davranışların ve zihinsel süreçlerin sistematik bir şekilde incelenmesidir (Feldman,2015). Bu tanıma göre psikolojinin insan yaşantısının her türlü görüngüsünü ele alması beklenir. Ancak genel olarak bakılınca psikoloji olumlu yönlerden çok olumsuz yönlere odaklanmıştır. Sürekli olarak olumsuz yöne odaklanılmasının ise üç sebebi bulunmaktadır. Birinci gerekçe tutkudur. Psikologların acı çeken ve yaşantılarından rahatsız olan bireylere acilen yardım etme isteği pozitif deneyimleri ele almanın önüne geçmiştir. İkinci gerekçeyse faydacı ve tarihseldir. Özellikle savaş dönemlerinde ortaya çıkmaktadır. Üçüncü neden ise; olumsuza odaklanma durumunun insan olarak doğamızdan ve psikolojik süreçlerle ilgili teorilerimizden kaynaklanabileceği ifade edilmektedir (Gable Haidt, 2005).

            Yukarıdaki gibi tanımlanan psikoloji bilimi toplumumuzun birçok kesimi tarafından net olarak bilinmemektedir. Sürekli olarak ‘deli bilimi, deli hastalıkları’ gibi hoş olmayan tabirlerle anılmaktadır. Bu farklı tabirler insanlarda psikolojiye karşı önyargı oluşturmaktadır. Bizler psikologlar ve psikolog adayları olarak bu önyargıyı kırmak adına psikolojinin de diğer pozitif bilimler gibi normal bir bilim olduğunu anlatmak istiyoruz. Psikoloji denince insanın aklına ilk gelen sadece anormal durumların varlığıdır. Aslında psikoloji anormal durumlardan ziyade bizleri zihinsel olarak etkileyen her türlü etken ile ilgilenmektedir. Birçoğumuz bunu bilmediği için bir insan psikologa gittiğinde ‘ha o zaman bu normal değil bundan uzak duralım’ gibi bir düşünceye kapılırız. Bu kalıp yargı yüzünden zaten psikolojik rahatsızlığı olan insan psikologa ya gidemiyor ya da ailesi tarafından batıl inançlar üzerinden iyileştirilmeye çalışılıyor. Ancak insanlar bu şekilde bilmedikleri bir rahatsızlığa karşı kişinin kendisinde nasıl bir etki bırakabileceğini bilemedikleri yöntemler uygulayarak daha çok zarar verdiklerinin farkına varmıyorlar. İşte bu kısımda psikologa gidemeyenler, insanlar tarafından ‘deli doktoruna gidiyormuş’ gibi bir kalıba girmemek için psikologa gitmemeyi tercih ediyorlar. Öncelikli olarak psikolog deli doktoru değildir. Psikolog 4 yıllık Psikoloji Bölümünden mezun olduktan sonra psikolog unvanını kazanan kişidir. Psikologların ilaç yazma yetkileri yoktur. Psikologlar güven ilişkisi içerisinde hastasıyla birlikte onun problemlerini çözüme kavuşturmaya çalışan kişidir. Psikiyatr ise 6 yıllık tıp eğitiminin ardından psikiyatri alanına yönelen kişilere denir. Psikiyatrların ilaç yazma yetkileri bulunmaktadır.

            Kısacası toparlamak gerekirse psikoloji gibi ince ayrıntılarla dolu bir bilimi böyle dar bir kapsamda ele almanın zor olduğunu biliyorum. Ama en azından psikolojiye karşı ön yargısı olan insanlar ya da psikolojiyi gerçekten bilmeyen insanlar için açıklayıcı olmuştur umarım.

KAYNAKÇA

  1. Feldman, R. S. (2015). Understanding Psychology. New York: MacGraw-Hill Education. (akt. Bulut,s. Ve Subaşı, M.)
  2. Gable, S. L., Haidt, J. (2005). What (and Why) Positive Psychology? Rewiev of General Psychology, 9(2), 103-110. https://doi.org/10.1037/1089-2680.9.2.103 (akt. Bulut,s. Ve Subaşı, M.)

YAZAR: FATMA KORKMAZ