DUYGU DURUM BOZUKLUKLARI

          

  Duygularımız hayatımızın her anında bizi yönlendirmektedir. Duygu, bireylerin normal yaşantısında, özel günlerinde, kötü bir haber aldıklarında, başarılı oldukları durumlarda, iş hayatlarında ve aile yaşantısı gibi yerlerde verdikleri; şaşkınlık, heyecan,  mutluluk, üzüntü gibi duyguları yaşarlar. Bu gibi kısa süreli yaşanan olaylara verilen tepkilere duygulanım denir. Duygulanım bizler için normal boyutta kaldığımız yani bir bozukluktan ziyade olması gereken düzeyde verilen tepkidir. Bazı zamanlarda bireyler yaşaması gereken duyguyu anlıktan ziyade yoğun ve daha kalıcı olarak yaşayabilirler. Bu ise duygu durumdur. Örneğin bazı bireyler kötü bir olay yaşadığında bunu hemen atlatıp normal hayatına devam edebilir. Bazı insanlar ise bu kötü olayın etkisinden çıkamayıp bu duyguları aşırı depresif bir hale bürünebilir. Bu belirtiler ise duygu durum bozukluğuna işaret eder. Yukarıda bahsedildiği gibi duygu durum bozukluğu çok uzun süren ve yoğun yaşanan genellikle işteki performanslarda ve ilişkilerde ciddi sorunlara yol açar. Duygu durum bozukluklarında duygular ya aşırı coşkunluk halinde kendini gösterir ya da aşırı depresif olarak kendini gösterir.

            Duygu durum bozuklukları genel olarak ikiye ayrılır birincisi ‘mani’dir. Manide yoğun ve olağan dışı heyecan ve coşku duyguları görülür. İkincisi ise depresyondur  depresyon, kişinin aşırı derecede üzüntü duygusuna girmesi ve keder duygularının görülmesidir. Günümüzde insanlar en ufak bir olayda bile ‘depresyona girdim’ cümlesini kullanırlar. Ancak depresif bozukluk tanısının konulabilmesi için en az iki hafta boyunca kişide bu belirtilerin görülmesi gerekmektedir. Depresif ve manik duygu durumlarında çoğunlukla bir duygu sürekli yaşandığı için bu duyguların sürekliliği iki zıt uç olarak kabul edilir. Bu iki durumun ortasında bulunan duygular normal olarak kabul edilir.

            DSM-5’ e göre duygu durum bozukluklarının türleri şunlardır:

  • DEPRESİF BOZUKLUKLAR:

Majör Depresif Bozukluk Tek Dönemli

Majör Depresif Bzukluk, Tekrarlayan

Süreğen (Uzun Süren) Depresif Bozukluk

  • YENİ DSM-5 BOZUKLUKLARI

Adet Öncesi Disforik Bozukluk

Yıkıcı Duygu Durum Düzensizlik Bozukları

  • İKİ UÇLU (BİPOLAR) BOZUKLUKLAR

İki Uçlu I Bozukluklar

İki Uçlu II Bozukluklar

Döngüsel (Siklotimi) Bozukluklar

YEME BOZUKLUKLARI

            Sosyal medya günümüzde neredeyse her insan için önem arz eden bir platform haline gelmiştir. Sosyal medyada insanlar sürekli kendilerini iyi ve güzel gösterebilmek için yeri geldiğinde kendi bedenlerini photoshop yapıp bedenlerini zayıf göstermeye çalışırlar. Ayrıca günümüzde sosyal medya dışında da genel olarak moda anlayışına göre zayıf olanlar daha ilgi çekici olup ön planda olurlar. Böylece çoğu insanda zayıf olma tutkusu başlar ve insanlar diyetisyen arayışına girerler. Yeme bozuklukları, yeme davranışlarında görülen ciddi bozukluklardır. Fiziksel özellikler günümüzde her an insanları çok etkileyebilen bir etken haline gelmiştir. Örneğin bir iş görüşmesine giden bir kişi eğer yapacağı iş onun fiziksel özellikleriyle ön planda olmasını gerektiren reklam veya satış ile ilgili bir iş ise eğer kişi kiloluysa işveren onu işe almayabilir. Bu durum karşısında kişi kilosu yüzünden depresif ruh haline girebilir. Ve kişi zayıflamak ister. Bu durumu aşırı takıp, çok kilo verip hasta olanlar dahi oluyor. Yeme bozuklukları birçok ünlü insanda da görülür.

            Yeme bozuklukları üçe ayrılır. Birincisi Anoreksiya Nervoza’dır terim anlamı iştahsızlıktır. Anoreksiya Nervoza da yoğun bir kilo alma korkusu vardır. Bu hastalık sadece yetişkinlerde görülmez. Genellikle 12-18 yaşları arasındaki ergenlerde görülür. Ayrıca daha küçük yaştaki çocuklarda da görülür. Birey normal beden ağırlığında veya normalin altında olmasına rağmen kendini çok kilolu olarak görür ve yemek yemekten kaçınır. Kişi aynanın karşısına geçtiği zaman kendini çok kilolu görür. Bazı Aneroksiya Nervoza hastalarında sıklıkla oruç tutma, kendi kendilerine kusturmaya çalışma, egzersiz yapma ve müshil ilacı içme gibi davranışlar görülür. Anoreksiya Nervoza genellikle ölümle sonuçlanan bir bozukluktur. Örneğin; ünlü model Ana Carolina Reston bu yeme bozukluğundan ölen kişler arsındadır. İkinci bozukluk; Bulimia Nervoza’ dır. Bulimia Nervozada da birey normal beden ağırlığındadır.  Bu bozuklukta iştahsızlık yerine bireylerde tekrarlı ve tıkanırcasına yemek yeme bozukluğu görülür. Bulimia Nervozalı kişiler bir oturuşta herkesin yiyebileceğinden çok daha fazla yemek yiyebilirler ve yemek yedikten sonra da depresif ruh haline bürünüp suçluluk ve pişmanlık hissi yaşarlar ama yemek yeme nöbetleri geldiği zamanlarda da kendilerini durduramazlar. Bu bozukluklarda bireyler bir yandan kilo almak istemiyorlar bir yandan da yemek yemeyi durduramıyorlar. Aneroksiya Nervoza da olduğu gibi şeyler burada da kişi yemek yedikten sonra yediklerini kusar, lavman ve müshil kullanır. Üçüncüsü ise obezite bozukluğudur; obez insanların vücut kitle indeksi olması gereken sınırın üzerinde olup aşırı kilolu olan insanlardır. Bunun çok fazla görülmesinin nedeni ambalajlı gıdalar tüketme ve fast-food yiyeceklere ağırlık vermekten kaynaklanmaktadır.

 ŞİZOFRENİ (PSİKOTİK BOZUKLUKLAR)

            Şizofreni, psikolojik bozukluklarda en şiddetli olan hastalıkların başında gelir. Şizofreni neredeyse her toplumda, her kültürde her kesimden yaşayan insanlarda görülebilir. Şizofreninin oluşumu arasında anne çocuk arasındaki bozuk kalıplar, beyindeki biyokimyasal dengesizlik ve aileden gelen kalıtımlar şizofreninin nedenleri arasındadır. Şizofreni bozukluğunda çeşitli belirtiler vardır. Bunların içinde düşünmede, benlik duygusunda, algılama ve düşünmede çeşitli bozukluklar olur ve aşırı tuhaflıklar bu belirtilerin içindedir. Ayrıca kişi, şizofrenide psikoz denilen ciddi bir kopuş yaşar. Şizofreni bozuklukları genel olarak ergenlik döneminde ortaya çıkar. Şizofreni erkeklerde daha erken başlama eğilimindedir. Genel itibarıyla şizofreninin ortalama başlama yaşı kadınlarda 29 erkeklerde ise 25’tir. Şizofreninin erkeklerde görülme sıklığı daha fazladır. Şizofrenide belirtiler şunlardır;

  • Sanrılar: yanlış inanışlar olarak adlandırılır. Kişi kendini yanlışlayan gerçek ve güçlü kanıtlara rağmen bu düşüncelere inanmaya devam eder. Sanrıları olan bireyler; kendileriyle aynı toplumsal ve kültürel geçmişe sahip insanların inanmadığı şeylere inanırlar. Bu kişiler ellerinde olmadan bazı inançlarını sürdürmeye devam ederler. Ayrıca insanlar, bu düşüncelerin kendilerine ait olmayan düşüncelerin başkaları tarafından beyinlerine bir dış kaynak tarafından transfer edildiğine inanırlar.

Sanrılara verilebilecek örnekler; kişi kendisini bir polisin takip ettiğini iddia eder, kişi hiçbir sebep olmamasına rağmen çok kişinin kendisine aşık olduğunu düşünür, bazıları olağan dışı yetenekleri olduğunu söyler, bazıları da herkesin kendileri hakkında konuştuklarını ileri sürer.

  • Halisünasyonlarda ise şizofreni hastaları gerçekte var olmayan şeyleri veya kişileri varmış gibi algılar. Aslında hiç var olmayan bir olayı gerçekten görmüş gibi anlatabilirler. Halisünasyonlar her şekilde ortaya çıkabilir. Bunlar; işitsel, görsel, dokunsal, koklama ve tattır. Şizofreni hastalarında en çok işitsel halisünasyonlar görülür, görsel halisünasyonlara daha az rastlanır. Varsanıya örnek olarak; kişi başkalarının duymadıkları sesleri duyabilir. Hasta vücudunda örümcek, karınca gibi böceklerin gezdiğini söyleyebilir. Organlarının hareket ettiğini söyleyebilir.

KAYGI BOZUKLUKLARI

            Toplumumuzda birçok kişide var olan ancak fark etmediğimiz en basitinden insanlarla konuşurken bile bazı aksaklıkların ortaya çıkmasında ya da önceden bizlerde etki bırakmış olan olaylardan sonra ortaya çıkan vücudun kendi kendisine vermiş olduğu kaygı durumları vardır. Burada da açıklanana göre kaygı korku durumundan farklı olarak anlık değil belli bir yaşanmışlığa bağlı olarak etkisini kişide gösterebilir.  Korku her insanda var olan ama farklı etkenlerle ortaya çıkan hoş olmayan bir duygudur. Bu duyguyu insanlar ister istemez kendileri yaratırlar. Kişiler korkmalarına neden olan etkenlere çözüm yolu üretmeye çalışmaktansa çaresizce beklemeyi ve korkuyu yaşamayı beklerler. Yani korku içinde bulunduğumuz duruma verdiğimiz savaş ya da kaç reaksiyonlarına karşı verdiğimiz tepkilere bağlıdır. Korku kişilerin stres yaşamalarına neden olmaktadır. Kaygı gelecekte olabilecek tehlikelere karşı duyulan genel bir endişe halidir. Kaygı ortada somut bir şey olmamasına rağmen vücudun vermiş olduğu fizyolojik tepkilerdir. Kaygı sürekli ürkütücü bir şeyler karşısında verdiğimiz tepkiler olmamaktadır. Kaygı insan vücudunda aşırı gerginlik ile aşırı rahatlık arasındaki dengeyi sağlayabilmek için olması gereken bir mekanizmadır. Kaygı bozukluğu kadınlarda en yaygın bozukluktur. Kaygı bozukluğu yaşayan kişiler sağlık kişisel ve ekonomik sorunlar yaşayabilirler. Kaygı bozukluğu yaşayan kendisini toplumdan soyutlayabilirler. Örneğin sosyal fobisi olan insanlar topluluk karşısında konuşamazlar. Heyecanlanırlar, kalp atışlarında hızlanma görülür, el ve ayaklarında titremeler gibi belirtiler görülür.

ÇOCUK VE ERGENLİK DÖNEMİNDEKİ BOZUKLUKLAR

Yetişkinler için olan ruh sağlığının tanımı çocuklar için de uygundur. Ama çocuğun sürekli değişen ve gelişen bir varlık olmasından dolayı herhangi bir bozukluk için kullanılan ölçütler çocuklarda farklı olur. Bir çocuğunun davranışlarının normal olup olmadığına bakmak için o çocuğun bulunduğu gelişim dönemine uygun olup olmadığına bakılır. Burada var olan sorunlar çocukların kendi fizyolojilerinde yer alan bireysel uyumsuzlukları dâhilinde ortaya çıkan fizyolojik etmenlerinin yanında yakın sosyal çevresinin de etkisi bulunmaktadır. Çocuğun ruh sağlığını etkileyen faktörler vardır. Bunlar: olumsuz aile tutumları, parçalanmış aile, ailelerin çocuklara fiziksel istismarı, ebeveynlerin çocukla yeteri kadar ilgilenmeyişi, olumsuz aile tutumları, anne baba arasındaki ilişkide yaşanan çatışmalar, erken anne baba kaybı gibi pek çok risk faktörü çocuk ruh sağlığı faktörünü etkilemektedir. Bunlara bağlı olarak çocukların gelişim dönemlerinde karşılaşan, uyum davranış sorunları ortaya çıkar. Şunlar: korku, tırnak yeme, mastürbasyon, kardeş kıskançlığı, okul fobisi, saldırganlık, yalan söyleme gibi uyum sorunları vardır.

Çocuklarda bu sorunlardan yola çıkılarak bakıldığında çocuklarda en çok rastlanılan Dikkat Eksikliği Ve Hiperaktivite Bozukluğu’dur.

KAYNAKÇA

  • Kring, A.M., Johnson,S.L. Davision, G.C., Nesle, J.M.(2020). Anormal Psikoloji. Nobel.
  • Butcher, J.N., Mineka,S., Hooley, J.M.(1971).Anormal Psikoloji.Kaknüs Psikoloji.

YAZARLAR:

DİLEK ERGİN

MIZGİN ATLADAN